Geçtiğimiz aylarda bir inşaat işçisinin ekmeğin içinden fare çıktığını iddia etmesi, sosyal medyada ve bazı basın-yayın organlarında büyük yankı uyandırmıştı, mantığın almadığı görüntüydü.. Ancak, bu iddia ne kadar çarpıcı ve ilgi çekici olsa da aklımıza şu soruyu getiriyor: Habercilikte sorumluluk nerede başlıyor, nerede bitiyor?
Olayı hatırlayacak olursak, bazı sosyal medya kullanıcıları ve reyting peşindeki bazı basın mensupları, işçinin iddiasını detaylı bir inceleme yapılmadan yayına verdi. Görüntüler kısa sürede yayıldı; insanların gözünde devletin ve denetim mekanizmalarının itibarı sorgulanır hale geldi. Neyse ki Valimiz Mükerrem Ünlüer, asayiş ve güvenlik kurulu üyeleriyle yaptığı toplantıda konuya hızlıca el attığını ve valilik tarafından inceleme başlatıldığını belirtmişti. Yapılan araştırmalar sonucunda, Vali Ünlüer’in de ifade ettiği gibi, bu olayın asılsız olduğu ortaya çıktı. Ancak bu durum, toplumda oluşan güvensizlik duygusunun önüne geçmeye yetiyor mu?
Günümüzde sosyal medya ve dijital platformlar, hızla yayılan bilgi akışı nedeniyle, basın mensuplarını da doğrudan etkileyen bir güç haline geldi. Ancak bu gücün yanlış kullanımı, kamuoyunu yanıltmak ve devleti küçük düşürmek gibi sonuçlar doğurabilir.
Fırıncılar Odası veya Tarım İl Müdürlüğü bu konuda bir açıklama yapıp yapmadığı, ya da konunun hukuki süreçte nasıl ilerlediği, elbette ki üzerinde düşünülmesi gereken konular. Ancak asıl üzerinde durulması gereken nokta, bu tür asılsız haberlerin daha yayılmadan durdurulması için kimlerin, hangi mekanizmaların devreye girmesi gerektiğidir.
Sorumlu habercilik, toplumun güvenliği ve huzuru açısından son derece önemlidir. Devlet yetkililerinin küçük düşürüldüğü, halkın sağlığına zarar gelmiş gibi gösterildiği asılsız haberlerin, yalnızca bir spekülasyon aracı olarak kullanılması kabul edilemez. Üstelik bu tür haberler cezasız kalırsa, benzer iddiaların arkası kesilmez; toplumda sürekli bir kargaşa ve güvensizlik hali yaratılır. Devletimizin otoritesini ve gücünü temsil eden kurumların böylesi durumlar karşısında sağlam durması, bu yanlış bilgilendirmelerin önüne geçilmesi açısından hayati bir önem taşır.
Peki, bu tür asılsız iddialar karşısında ne yapılmalı? Sosyal medyada yayılan haberlerin doğruluğu mutlaka hızlı bir şekilde incelenmeli; hem Cumhuriyet Savcılığı hem de ilgili diğer birimler sürece dahil olmalı. Aksi takdirde, toplumun güvenini sarsan bu tür olaylar tekrar edebilir.
Yada şaka yapmıştım özür dilerim der dururuz...