Hayatta bazen insanları adam yerine koyarsın, iyi niyetle yaklaşırsın, el uzatırsın… Ama bir bakmışsın, senin verdiğin değeri suistimal eder, hatta sana saldırır. İşte o zaman şu soru akla gelir: İte değer vermek mi, iti yerinde bağlamak mı?
Elbette burada “it” kelimesini hakaret anlamında kullanmıyorum. Halk arasında yaygın olan bir tabir var: “İte it muamelesi yapmak gerekir.” Çünkü bazıları kendisine gösterilen değeri kaldıramaz, iyi niyetin zayıflık olduğunu sanır. Oysa iyi niyet bir erdemdir, fakat kime, ne kadar verildiği çok önemlidir.
İnsan, değer verdiği kişiyi yüceltir. Ama yanlış kişiye verilen değer, en büyük yanılgıdır. Çünkü her insan taşıdığı değerin hakkını vermez. Bazıları el uzatıldığında onu tutmak yerine, kolunu koparmaya çalışır. Senin saygınlığına, emeğine, hatta varlığına bile saldırır. İşte böyle anlarda bir karar vermek gerekir..
Değer vermeye devam edip kendini harcatmak mı?
Hak edene hak ettiği kadar yaklaşmak mı?
İşte “iti yerinde bağlamak” tam da burada devreye girer. Bazıları ile mesafeyi iyi ayarlamak gerekir. Çünkü fazla yaklaşırsan seni ısırır, uzak durursan da kendi hallerinde kudurur.
İnsanı en çok ne sinirlendirir, biliyor musunuz? Haddini bilmeyenlere gösterdiği sabırdır. Sabır güzeldir ama nereye kadar? Bir noktadan sonra sabır, karşı tarafın küstahlığını besleyen bir unsur haline gelir. İşte o an geldiğinde de ne yapacağını bilmek gerekir.
Bazen bazı insanları olduğu gibi kabul etmek, fazla ciddiye almamak, hatta gerektiğinde görmezden gelmek en büyük cezadır. Çünkü onları muhatap almak, onların oyununa düşmek demektir. Onlar, hak etmedikleri değeri aldıkça daha da pervasızlaşır.
Hayatta herkes, kendisine verilen değerin hakkını veremez. Kimine saygı göstermek, kimine ise haddini bildirmek gerekir. O yüzden bazen “iti yerinde bağlamak” en akıllıca çözümdür. Çünkü bazı insanlar sadece mesafe gördüğünde uslanır.
Ve unutmayalım: Değer, hak edene verildiğinde anlam kazanır.
Ederinden fazla değer, soytarıyı kral eder ...