‘’ Dünyada tokluktan ölenler, açlıktan ölenlerden çoktur. ’’
‘’ Çin, Rusya, Macaristan… otellerde açık büfeyi, doğum günü törenlerini yasakladı.’’
‘’ Yiğiniz içiniz, israf etmeyiniz.’’ ilahi hükmünün muhatabı olan Müslüman ülkelerde ise yeme içme doyumsuzluğuna, israfa devam.
Merhum Âkif’in dediği gibi, söylem bizde, eylem kâfirde.
Onun için, Ebemin (nine) eylemi çok, söylemi az, sade ve samimi Müslümanlığını arıyorum.
Çünkü, Ebem diyor ki: ‘’Yılan toprağa kanaatla yer. ’’ ‘’ Tasarruf eden darda kalmaz.’’ ‘’ Denizin kenarında abdest alsan bile suyu israf etme.’’ ‘’ Sofranın bereketi sofranın kırıntısındadır.’’
Dünyaya örnek olamayan, eylemi ile söylemi birbiri ile çatışan değil, adeta savaşan bir Müslümanlık yaşıyoruz.
İSRAF ETMEK BİR AZGINLIKTIR
İsraf ekonomisi, tüketim ekonomisi; kapitalizmin at oynattığı, âdil olmayan, azgınlaşan, ezen, sömüren; zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bir kapitalist ekonomiyi yaşıyoruz. İşte Küresel Kapitalist Çete’nin esir aldığı bir ülke ve dünya.
Bir ekonomist ‘’ Ekonomik gücün ne olursa olsun, üretmeden tüketmek haramdır.’’ diyor. Yorum sizin.
Hangi değerle, yorumla yaklaşırsan yaklaş, zengin olabilirsin; ama zenginliğini çar çur edemezsin. Mal benim istediğim gibi tasarruf ederim, diyemezsin.
Kazanç, artık değer ya yatırıma ya da kamu hizmetine, sosyal ve fiziki çevrenin imarına yönelmeli. Yoksa; para, mal, servet bir avuç insanda tekelleşir. Tekelleşen bu güç, bugün zulüm makinasına dönüşmüştür.
Müslümanın artığı, çöplüğü olmaz. Her şeyi değerlendirir. Kırıntıyı, kırpıntıyı bile. Yani Müslüman tasarruf ehli ve dönüşümcüdür.
SÖYLEMDE EZBER YAPIYORUZ
Bugün eylemde kekelerken, söylemde ezber yapıyoruz.
Ramazan ayındaki sofralarımızın halinden başlayalım. Tıka basa ye…
Çocuklarımıza ve çevremize örnek olamıyoruz.
Otellerimizdeki açık büfelerin ne kadarı çöpe gidiyor ?
Ayrıca bu kadar gıda tüketimi, gıda tedarikçilerini sanayi üretimi gıdalara yönlendiriyor.
İşte sahte yağ, peynir, bal, paketlenmiş ürünler, suni tatlandırıcılar, kremalar…
Ülkemde meyve ve sebzenin neredeyse yarısı çöpe gidiyor. Meyve ve sebzenin pahalı olmasının en önemli nedeni bu. Üretici de tüketici de zararda.
Meyve ve sebzedeki ilaç kullanımı, hormonlama cinayet boyutuna ulaştı.
Bugün ‘’kendi’’ olmayan, adına benzemeyen yiyecek ve içeceklere muhatabız.
‘’Açık Büfe’’ bir doyumsuzluk hastalığı.
Hele serpme kahvaltılar… Gıda israfının tavan yaptığı yerler. Tadına bak, kalanı çöpe at. Bunda vicdan, ahlâk var mı?
Müslümanın böyle bir sofrası olamaz. Bu sofra azgınlar sofrası.
Ülkemdeki gıda israfına, gıda zehirlenmesine, kontrolsüz kullanılan zararlı tarım ilaçlarına ‘’ Dur ! ‘’ denmeli. Yetkililer bu günahın ortağıdır. Yetki ateşten gömlektir.
Tıp diyor ki az çeşit, tek çeşit yemek daha sağlıklı. Mide çeşitliliği kaldıramıyor.
Halkım ‘’ Sap senin değil, samanlık da mı senin değil ?’’ derken midenin korunmasını vurguluyor.
‘’Hastalıkların beşiği midedir, çaresi az yemektir.’’
Nimetin bolluğu karşısında kendimizi frenlemek; yeme içme dozunu kaçırmamak bir erdemdir, bir hüsnü ahlâktır.
Erdemi, ahlâkı yitiren toplumlar çürür…