Bir Omuz Atma ile Başlayan Cinayet Ve Acı Yansıması Adalet!
Omuz atma cinayeti davasında yeni gelişme: Sanık tekrar tutuklandı, 3 hakim ve 1 savcı açığa alındı.. haber bu !
İzmir'in Urla ilçesinde "omuz atma" sebebiyle başlayan bir tartışmanın, 30 yaşındaki Semih Kenan Köse'nin bıçaklanarak hayatını kaybetmesiyle sonuçlanması, sadece bir hukuk ya da adalet meselesi değil, aynı zamanda insanlık olarak nereye gittiğimizi sorgulatan bir olay. Basit bir fiziksel temasın bu denli trajik bir sona evrilmesi, toplumda bireylerin duygusal ve zihinsel durumlarına dair endişe verici işaretler taşıyor.
Bu tür olaylar, öfke kontrolü ve tolerans gibi temel insani erdemlerin giderek azaldığını, gündelik yaşamın küçük sürtüşmelerinin bile ölümcül sonuçlar doğurabildiğini gözler önüne seriyor. Peki, bu kadar hızlı öfkelenip, bir insanın hayatına son vermek nasıl bir ruh halinin, nasıl bir toplumun ürünü? Bir omuz teması, küçük bir yanlış anlaşılma, basit bir kavga, insan hayatı kadar değerli bir varlığı ortadan kaldırmaya nasıl sebep olabilir?
Son yıllarda şiddet, özellikle gündelik hayatın içinde, giderek daha fazla görünür hale geliyor. Kendi haklılığımızı savunmanın, her türlü tartışmayı üstünlük mücadelesine dönüştürmenin ve en küçük anlaşmazlıkları bile savaş alanına çevirmenin, bizi nereye götürdüğünü düşünmeliyiz. Bu olayda olduğu gibi, bir anlık öfkenin trajik sonuçlara yol açması, toplumda insanların birbirine saygı ve hoşgörüden uzaklaştığını gösteriyor.
Bir omuz darbesinin, bir bakışın, basit bir sözün bile ölümle sonuçlanabildiği bir dünyada, insanlık olarak nereye gidiyoruz? Bu soru, sadece adalet sistemine değil, modern toplumun yapı taşlarına da yöneltilmelidir. Bireyler arasındaki güvenin, hoşgörünün ve sabrın yerini, giderek artan bir öfke ve saldırganlık aldı. Bunun nedenlerini sorgulamak ve çözüm aramak, hem bireyler hem de toplumlar olarak bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bu olay, insanlık adına bir alarm niteliği taşıyor. Çatışmaları şiddetle çözmek yerine, empatiyi ve anlayışı ön planda tutmak zorundayız. Bir omuz atmanın bir cinayet sebebi olmaması için, toplumsal değerlerimizi, ilişkilerimizi ve hoşgörümüzü yeniden inşa etmek zorundayız. İnsan hayatı, böylesine basit ve anlamsız sebeplerle sona ermemeli. Aksi halde, insanlık olarak neyi kaybettiğimizi, belki de çok geç olduğunda fark edeceğiz.
Sonuç: Toplum Olarak Kendimize Dönüp Bakma Zamanı
Bir omuz atma gibi basit bir olayın, bir cinayetle sonuçlanması; bireysel öfkenin ve toplumsal tahammülsüzlüğün ne kadar ileri gittiğinin acı bir yansımasıdır. İnsanlık olarak, daha fazla şiddete ve öfkeye teslim olmak yerine, empati, anlayış ve barış dilini yeniden öğrenmek zorundayız. Birbirimize karşı hoşgörüyü ve sabrı yeniden inşa etmeden, bu tür trajedilerin önüne geçmemiz mümkün olmayacaktır.
Adalet Adalet !
Sanığın tahliyesine karar veren üç hakim ve bir savcının açığa alınması, adaletin işleyişinde yapılan hataların da ciddi sonuçları olabileceğini gösteriyor. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı sonrası verilen tutuklama kararı, hataların telafi edilebileceğini, ancak yargıya olan güvenin bu tür kararlarla zedelenebileceğini bir kez daha ortaya koyuyor. Adaletin temeli, hukukun üstünlüğü ve toplumun güvenini tesis etmekten geçer.
Bu olay, sadece bir tahliye hatasının ötesinde, hukuki süreçlerin ne denli titizlikle yürütülmesi gerektiğini vurgulayan bir örnektir. Toplumda adalete olan güvenin sarsılmaması için yargı organlarının sorumlulukla hareket etmesi ve kararlarını toplumsal hassasiyetleri göz önünde bulundurarak vermesi büyük önem taşıyor.
Yargı bağımsızlığı elbette ki esastır; ancak adaletin hem doğru hem de zamanında tecelli etmesi, toplumun huzurunu ve güvenini doğrudan etkiler. Dilan Polat ve eşi Engin Polat ile birde Candan kardeşler vardı vs vs.. Her tahliye kararı, sadece bir hukuk sorunu değil, aynı zamanda adaletin toplum vicdanındaki yerini test eden bir mihenk taşıdır. Bu bağlamda, adaletin doğru bir şekilde tecelli etmesi, bir canın kıymetini ve yasaların tüm bireyler için eşit uygulanmasını gözeten bir sürecin gereğidir. Yanlış kararların bedeli ise sadece mahkeme salonlarında değil, toplum vicdanında da yankı bulur.
Bu olayda verilen yanlış tahliye kararı, adalete duyulan güveni sorgulatsa da sonradan verilen tutuklama kararı, hukukun hatalarını düzeltebilme kapasitesinin bir göstergesi olarak görülebilir. Ancak bu sürecin bir kez daha gösterdiği gibi, adalet sistemi her aşamada dikkatli ve özenli olmak zorunda.
Ve Adalet illa adalet!
Hacı Ali GÜNEÇIKAN
marasgunebakis Haber Editör