Mehmet Ali ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
Mehmet Ali ÖZTÜRK
 

Talha Siraç’ı hapse attık

En kolayını yaptık. Talha Siraç’ı hapse attık. Daha 17 yaşında. Tabi ki Kur’an-ı Kerim’imizi ayağının altına alması, dini değerlere saygısızlığı cezasız kalmamalıydı. Ancak çocuğun bu hareketi, hepimizi derinden sarstı. Nefret mi etmeliyiz yoksa acımalı mıyız bilemedik. Yazık! Günahkar olabilirdi, çok büyük hatalar işleyebilirdi. Dine olan bu öfkesi, kini normal değil. İsmini koyan anne-babası ya da dedesi kim bilir ne haldedirler? Talha bir sahabenin ismi, Siraç da nur saçan anlamında kullanılır. Savruluyoruz. Sadece gençlerimiz değil, hep birlikte savruluyoruz. İyi örnek olmayı geçtik, kendimizi kurtarmaktan aciz hale geldik. Sevgi-saygıyı, aile bağlarını, ahlakı ayakta tutan dinimiz, elimizden hayatımızdan akıp gidiyor.  Çocuklarımızı biz değil, öğretmenleri değil, sülalenin büyükleri değil, internet, sosyal medya, arkadaş çevreleri büyütüyor. Özgürlük, dine, ecdada, örf adete meydan okumalar cazip geliyor onlara. Birbirlerini ateşe sürüklediklerinin, dünya ve ahiretlerini perişan ettiklerinin farkında değiller. Bu konuda hepimiz suçluyuz. Bunu görmek için camileri dolaşmakta fayda var. O kadar yetim ve öksüzler ki! Çocukları, gençleri, kadın ve erkekleri, aileleri bekliyorlar büyük bir hasretle. Şehir merkezindeki bütün camilerde sabah namazını camide kılanların tamamını toplasak bir camiye sığarlar. Aralarda, farklı camilerde sabah namazı kılıyorum. Maalesef büyüğünden küçüğüne bir safı dolduranına rastlamadım.  O kadar bereketli saatler ki! Enfes bir hava, huzur ve bereket kokan sessizlik. Caminin içerisinde buram buram maneviyat. Başka bir güzellik te cemaatin içerisinden tanıdık birilerinin çıkması, namaz sonrası tatlısından sıcağından ayaküstü sohbet ve muhabbet... Bizim, camilerle kucaklaşmaya, oralarda dirilmeye, kendimize gelmeye o kadar çok ihtiyacımız var ki! Gençlerimizi, ortayaşlılarımızı o manevi atmosferlere alıştırmamız lazım.  Hepimiz boşluktayız. Bin yılların birikimi, kültürü, gönül coğrafyası, kardeşliği, maneviyatı birdenbire sıfırlanmış gibi bir hal var. Adeta formatlandık ve yeni işletim sisteminin, bize dayatılan tarzın bizimle uzaktan yakından alakası yok. Günlük hayatımız, alışverişlerimiz, selamlaşmalarımız, konuşmalarımız, nişan ve düğünlerimiz, eğlencelerimiz, acılarımız, kılık-kıyafetimiz son elli yılda çok değişti. Bu değişikliğin tamamına yakını ya Avrupâî ya da gösterişten, çılgınlıktan ve hava-civadan ibaret. Sancılı aileler bu yangından kurtulmaya ve evlatlarını kurtarmaya çalışsalar da maalesef zayıf kalıyorlar. Onların evlerde verdikleri mesajlar, alışkanlıklar, teknolojinin, çevrenin, özgürlük esaretinin çok çok gerisinde kalıyor.  Seferberlik ilan etmeliyiz. Birbirlerimizi teşvik etmeliyiz. Camilerde buluşmalıyız. Bütün bağlantılarımızdan, ayakbağlarımızdan ve konforumuzdan sıyrılarak el ele, kol kola camilere koşmalıyız.  Rabbim devasa camiler yaparak içerisini cemaatle dolduran ecdada layık olmayı nasip etsin. Camilerimizi, namazlarımızı yeniden dirilmemize vesile kılsın. Hiçbirimizi huzurunda toplanıp elpençe divan durmaktan ve secdeye kapanmaktan mahrum bırakmasın.
Ekleme Tarihi: 13 Ocak 2025 - Pazartesi
Mehmet Ali ÖZTÜRK

Talha Siraç’ı hapse attık

En kolayını yaptık. Talha Siraç’ı hapse attık. Daha 17 yaşında. Tabi ki Kur’an-ı Kerim’imizi ayağının altına alması, dini değerlere saygısızlığı cezasız kalmamalıydı. Ancak çocuğun bu hareketi, hepimizi derinden sarstı. Nefret mi etmeliyiz yoksa acımalı mıyız bilemedik. Yazık! Günahkar olabilirdi, çok büyük hatalar işleyebilirdi. Dine olan bu öfkesi, kini normal değil. İsmini koyan anne-babası ya da dedesi kim bilir ne haldedirler? Talha bir sahabenin ismi, Siraç da nur saçan anlamında kullanılır.

Savruluyoruz. Sadece gençlerimiz değil, hep birlikte savruluyoruz. İyi örnek olmayı geçtik, kendimizi kurtarmaktan aciz hale geldik. Sevgi-saygıyı, aile bağlarını, ahlakı ayakta tutan dinimiz, elimizden hayatımızdan akıp gidiyor. 
Çocuklarımızı biz değil, öğretmenleri değil, sülalenin büyükleri değil, internet, sosyal medya, arkadaş çevreleri büyütüyor. Özgürlük, dine, ecdada, örf adete meydan okumalar cazip geliyor onlara. Birbirlerini ateşe sürüklediklerinin, dünya ve ahiretlerini perişan ettiklerinin farkında değiller.

Bu konuda hepimiz suçluyuz. Bunu görmek için camileri dolaşmakta fayda var. O kadar yetim ve öksüzler ki! Çocukları, gençleri, kadın ve erkekleri, aileleri bekliyorlar büyük bir hasretle. Şehir merkezindeki bütün camilerde sabah namazını camide kılanların tamamını toplasak bir camiye sığarlar. Aralarda, farklı camilerde sabah namazı kılıyorum. Maalesef büyüğünden küçüğüne bir safı dolduranına rastlamadım. 
O kadar bereketli saatler ki! Enfes bir hava, huzur ve bereket kokan sessizlik. Caminin içerisinde buram buram maneviyat. Başka bir güzellik te cemaatin içerisinden tanıdık birilerinin çıkması, namaz sonrası tatlısından sıcağından ayaküstü sohbet ve muhabbet...

Bizim, camilerle kucaklaşmaya, oralarda dirilmeye, kendimize gelmeye o kadar çok ihtiyacımız var ki! Gençlerimizi, ortayaşlılarımızı o manevi atmosferlere alıştırmamız lazım. 
Hepimiz boşluktayız. Bin yılların birikimi, kültürü, gönül coğrafyası, kardeşliği, maneviyatı birdenbire sıfırlanmış gibi bir hal var. Adeta formatlandık ve yeni işletim sisteminin, bize dayatılan tarzın bizimle uzaktan yakından alakası yok. Günlük hayatımız, alışverişlerimiz, selamlaşmalarımız, konuşmalarımız, nişan ve düğünlerimiz, eğlencelerimiz, acılarımız, kılık-kıyafetimiz son elli yılda çok değişti. Bu değişikliğin tamamına yakını ya Avrupâî ya da gösterişten, çılgınlıktan ve hava-civadan ibaret.

Sancılı aileler bu yangından kurtulmaya ve evlatlarını kurtarmaya çalışsalar da maalesef zayıf kalıyorlar. Onların evlerde verdikleri mesajlar, alışkanlıklar, teknolojinin, çevrenin, özgürlük esaretinin çok çok gerisinde kalıyor. 
Seferberlik ilan etmeliyiz. Birbirlerimizi teşvik etmeliyiz. Camilerde buluşmalıyız. Bütün bağlantılarımızdan, ayakbağlarımızdan ve konforumuzdan sıyrılarak el ele, kol kola camilere koşmalıyız. 
Rabbim devasa camiler yaparak içerisini cemaatle dolduran ecdada layık olmayı nasip etsin. Camilerimizi, namazlarımızı yeniden dirilmemize vesile kılsın. Hiçbirimizi huzurunda toplanıp elpençe divan durmaktan ve secdeye kapanmaktan mahrum bırakmasın.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve marasgunebakis.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.