Son zamanlarda yaşanan sağlık skandalları, toplumun sağlık sistemine duyduğu güveni derinden sarsıyor. Bir yanda ameliyatta unutulan makaslar, diğer yanda “Yenidoğan Çetesi” gibi akıl almaz suç örgütleri… İnsanlar, her gün binlerce hayat kurtaran sağlık çalışanlarının çabalarını takdir ederken, böylesi trajik olayların gölgesinde sağlık sistemine olan inançlarını sorguluyor. Peki, bu noktaya nasıl geldik ve buradan nasıl çıkabiliriz?
Kahramanmaraş’ta Fatma Kala’nın Özel Sular hastanesinde çalışan bir doktor da yaşadığı trajedi, sağlık sistemindeki ihmaller zincirinin bir örneği. Yedi yıl boyunca karnında 16 santimetrelik bir ameliyat makasıyla yaşamak zorunda kalan bir bayan hastamız, “mucize eseri hayatta kaldım” diyorsa, bu yalnızca bireysel bir doktor hatası değil; sistematik bir denetim eksikliğinin de göstergesidir. Bir ameliyatın ardından yapılması gereken basit bir sayım işleminin bile ihmal edildiği bir ortamda, hasta güvenliği nasıl sağlanabilir?
Hastaneler ameliyat öncesinde hastalara bir dizi evrak imzalatırlar. Bu belgeler, genellikle olası riskleri hastanın kabul ettiğini beyan eden metinlerden oluşuyor. Ancak, içeride makas unutulması gibi bariz bir ihmal, hiçbir yasal belgeyle meşrulaştırılamıyor. İmzalanan evraklar, sağlık hizmeti sunucusunu ağır ihmallerden muaf tutmaz. Aksine, bu tür olaylar hastanın en temel hakkı olan “güvenli tedavi” hakkının açıkça ihlalidir. Hastalar bu belgeleri imzalarken, hayatlarını emanet ettikleri sağlık kuruluşlarının özel olması yanında profesyonelliğine güveniyorlar. Fakat bu güven, böylesine ciddi bir hatayla zedelendiğinde, imzalanan evrakların değil, adaletin sesi yükselmelidir.
Fatma Kala’nın yaşadığı skandal, özel hastanelerdeki denetim ve hasta güvenliği eksikliğini gündeme taşırken, bu olayın ardından hem Sağlık Bakanlığı hem de İl Sağlık Müdürlüğü tarafından soruşturma başlatıldığı malum. Ayrıca adli sürecin de devam ediyor olması güven verici. Olay ciddi.. Ve sorumluların hesap vereceği yönündeki beklentiyi güçlü görüyorum. Ancak bu süreçlerin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi, hasta güvenliğini yeniden tesis etmek için kritik öneme sahip. Cezasızlık algısının önlenmesi, sağlık sistemine olan güvenin yeniden inşası için bir zorunluluktur.
Böylesi olayların toplumdaki yankısı da çok büyük. İnsanlar hastaneye yalnızca şifa bulmak için değil, aynı zamanda güvende olmak için giderler. Ancak bu tür olaylar, sağlık sistemine olan güveni paramparça ediyor. Olası yaptırımlar veya faaliyet durdurulması gibi vs. düşüncelerimi uzatmamak adına ileri bir köşe yazıma bırakıyorum..
Öte yandan, “Yenidoğan Çetesi” gibi bir yapının varlığı, yalnızca bireysel hataların ötesinde, sistemin içine sızmış organize kötülüğe işaret ediyor. Bebekler üzerinden yürütülen yasadışı ticaret, 13 hastane ve 3 şirketin suç örgütüne hizmet ettiğini ortaya koyuyor. Bu olay, denetim mekanizmalarının yetersizliğini ve sağlık sektöründe karanlık bir yapının varlığını gözler önüne seriyor.
Burada dikkat çekilmesi gereken bir başka husus, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyum olarak görevlendirilmesidir. Bu, sorunun yalnızca sağlık sektörünü değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal yapıyı da tehdit ettiğini gösteriyor. Kamuoyu, bu süreçte hem hızlı hem de şeffaf bir adalet bekliyor.
Velhasıl hastane, yoğun bakım ve doktorlara bakış açımız dramatik şekilde değişiyor. İnsanlar, sağlık hizmetleri alırken daha şüpheci ve endişeli hale geliyor. Oysa bu durum, binlerce sağlık çalışanının özverili çabalarına haksızlık. İhmaller ve suç örgütleri, bir avuç kötü örneğin tüm bir sektörü karalamasına neden olmamalı.
Fatma Kala’nın yaşadığı ihmalkârlık, “Yenidoğan Çetesi” gibi organize suçlar, bize sağlık sisteminin nerelerde aksadığını acı bir şekilde gösteriyor. Ancak bu krizler, aynı zamanda bir fırsat olabilir. Daha güçlü bir denetim mekanizması, hasta haklarına verilen önem ve sağlık çalışanlarına duyulan güvenle, bu karanlık tablodan daha aydınlık bir geleceğe yürüyebiliriz.
Unutmayalım ki bir hastanın yaşadığı acı, hepimizin insanlık sınavıdır. Bu sınavdan başarıyla çıkmak için, sadece sağlık sistemini değil, bu sisteme bakış açımızı da dönüştürmek zorundayız.
Güzel bir hafta dileğiyle, sağlıcakla kalalım..