VERDİĞİNİ UNUTAN
‘’Para, mal mülk elin kiridir.’’
Atasözü
Ramazan ayındayız. Ramazanın iklimi hepimizi cömert olmaya davet ediyor.
‘’ Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan.’’ demez mi Yunus Emre?
Varlık, zenginlik kıymetini bilene, infak edene; cömertlik verdiğini unutana ne güzel yakışır.
Dünyada serveti, malı elin kirine benzeterek serveti böyle kıymetsizleştiren ikinci bir millet yoktur. Bu benzetme değersizleştirmenin dibinin dibidir. Bu hal, bugün, kaybettiğim bir değerdir. Bu benzetme Anadolu’ nun asil ruhudur, irfanıdır. Öyle ki kendisi aç, açıkta kalır; ama misafiri doyurur, yatırır.
Bir onur abidesi olan Maraşlı Abdal Halil Ağa, şehrin işgali sırasında, yokluk içinde olmasına rağmen; Fransızların şehre girişinde karşılama davulu çalmasını isteyen Ermeni zengini Hırlakyan’ ın kese kese altınlarını reddetmiş, davuluna tokmak vurmamış ve Hırlakyan ’ a ‘’Benim komşumun soğanının kapçığı senin altınlarından daha değerli diyerek asaletini konuşturmuştur.
Bu duruş ve benzetme Anadolu insanının irfanı, ruhudur. Bu duruşun bedeli yoktur.
Bir örnek daha. Maraş’ın kurtuluşundan sonra Gazi Aşıklıoğlu Hüseyin, ticaretle uğraşır. Günlük kazancını fakir fukaraya dağıtmadan evine gitmez. O, ahiret azığının dünyada kazanıldığını bilir.
Bunu yapan tüccarın servetini Allah çoğaltmaz mı? İşte Aşıklıoğlu infak ettikçe Aşıkoğlu’nun serveti çoğalır. Çocuklarının ihtiyacı olmadığı için geriye miras bırakmayacak kadar cömerttir. O biliyor ki bu cömertliği çocuklarına miras olarak yeter.
Bugün anne baba, dede bir ömür servet biriktirir. İnfak yapmadan, ahmakça mirasçılara servet bırakarak bu dünyadan göçer.
Servete konan mirasçı servetin kıymetini bilmez. Ölenin adına infakta bulunan mirasçı da çok azdır. Onun için infak etmeden servet biriktirmek ahmaklıktır.
Gelin ramazan ikliminde bu konuyu biraz sorgulayalım.
‘’O takva sahipleri ki bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.’’ ( Âli İmran-134)
Hem Yüce Mevla, infakın, zekâtın, sadakanın malı azaltmayıp bilakis bereketlendireceğini buyuruyor.
‘’ Veren el, alan elden üstündür.’’ Ne mutlu verdiğini unutan cömert Müslümanlara.
‘’ Taa ki mallar içinizde sadece zenginler arasında dolaşan bir servet haline gelmesin!’’ (Haşr-7)
Müslüman, zekâtını, sadakasını verirse bu kadar zenginleşemez. Allah servet birikimini zekât ve sadaka ile frenliyor.
Zekât, sadaka fakirin hakkı. Fakir, hakkımı ver, diye yakamıza yapışsa yeridir. İşte, sosyal, ekonomik sınıflaşmayı önleyen sigorta budur.
Ne yazık ki bugün, zenginleşme, sınıflaşma, israf, infak cimriliği bakımından Müslümanların ve Müslüman yöneticilerin hali, bir feceat, bir rezalet.
Müslümanın şaşalı, lüks hayatı olamaz. Kazanır; ama kazancını ahiret azığı olarak tekrar topluma transfer eder. O ‘’ben’’ merkezci değil, ‘’ biz’’ merkezcidir. Ahirette servetinin hesabını vereceğinin şuurundadır.
Hülâsa, ‘’Para, mal mülk elin kiridir.’’ Kirli ellerle ahirete gitmemek dileği ile…