Kahramanmaraş, tarih boyunca nice zorluklarla sınandı. Ancak belki de en ağır imtihanını 6 Şubat depremleriyle verdi. Şehir, sadece binalarını değil, aynı zamanda hafızasını, alışkanlıklarını, sokaklarını ve insanlarını da kaybetti. Şimdi ise büyük bir inşa sürecinin ortasında. Fakat unutulmaması gereken bir şey var: Bir şehir, sadece binalarla değil, o binaların içinde yetişen nesillerle yeniden ayağa kalkar. İşte bu yüzden eğitim, Kahramanmaraş için sadece bir yatırım değil, bir beka meselesidir.
Milli eğitim, depremin belki de en çok yaraladığı alanlardan biri oldu. On binlerce öğrenci için sınıflar yıkıldı, öğretmenler göç etmek zorunda kaldı, öğrenciler belirsizlikle baş başa kaldı. Ama şimdi yeni bir dönem başlıyor. İl Milli Eğitim Müdürü Erhan Baydur’un açıkladığı projeler ve yatırımlar, şehrin eğitimde nasıl bir yol haritası çizdiğini gösteriyor. Rakamlar net: 9.300 derslikten 12.234’e yükselme hedefi, 59 projenin inşaat aşamasında olması, 70 yeni okulun planlanması… Ancak mesele sadece bina dikmek değil. Mesele, bir eğitim iklimi yaratabilmek. İşte asıl kritik nokta burada başlıyor.
Baydur’un açıklamalarında dikkat çeken en önemli konu, psikososyal ve akademik desteğin aynı anda ele alınması. Zira bu çocuklar, sadece eğitim kaybı yaşayan bir nesil değil; aynı zamanda travma atlatmaya çalışan bir nesil. Bunu hesaba katmayan hiçbir eğitim modeli, sadece rakamları düzeltir ama insanları iyileştiremez. “Beni Dinler misin?” projesi, dijital bağımlılık dahil birçok konuda öğrencilerle birebir ilgilenmeyi amaçlıyor. Düşünün, deprem gibi büyük bir yıkımı yaşamış, ailesini kaybetmiş veya düzeni altüst olmuş bir çocuk, şu an bir ekrana sığınarak hayata tutunmaya çalışıyor. İşte burada gerçek bir dokunuş gerekiyor.
Bu bağlamda, “Protokol Okumaları” projesi de ayrı bir anlam taşıyor. Kültür müdüründen emniyet müdürüne kadar herkesin öğrencilerle kitap okuması, aslında bir mesaj içeriyor: “Siz yalnız değilsiniz.” Devletin sadece bürokratik bir yapı değil, aynı zamanda şefkatle yaklaşan bir organizma olduğunu hissettirmek, çocukların geleceğe daha güvenle bakmasını sağlayacaktır.
Kahramanmaraş İl Milli Eğitim Müdürü Erhan Baydur, henüz altı aydır görevde olmasına rağmen kenti iyi analiz etmiş, eğitimdeki ihtiyaçları net bir şekilde tespit etmiş görünüyor. Göreve geldiği günden itibaren sadece fiziki yatırımlarla değil, öğrencilerin psikososyal gelişimi ve akademik başarılarını destekleyen projelerle de ilgilenmesi, işini ciddiyetle ele aldığının bir göstergesi. Ayrıca basın toplantısıyla kamuoyuna doğrudan bilgi vermesi, şeffaf ve iletişime açık bir yönetim anlayışını benimsediğini ortaya koyuyor. Bu noktada, eğitim camiasının tecrübeli isimlerinden emekli, Milli Eğitimin emektarı, Müdürümüz Oğuz Karakoç’un kurum basınının başında olması da büyük avantaj. Karakoç’un deneyimi ve basınla kurduğu güçlü köprü, eğitim çalışmalarının doğru anlatılması açısından önemli bir güvence oluşturuyor.
Evet, Kahramanmaraş eğitimde büyük bir atılım sürecine giriyor. Ama burada kritik bir soru var: Bu yatırımlar sadece binalara mı, yoksa eğitimin ruhuna mı yapılıyor? Okul sayısının artması, dersliklerin çoğalması elbette önemli. Ancak eğer bu okullar, içerik olarak geçmişteki eksiklikleri gidermeyen bir sisteme mahkum olursa, yapılan işin uzun vadeli bir faydası olmayacaktır. İşte tam da burada, eğitim yöneticilerinin “betondan öteye” bakması gerekiyor.
Çünkü eğitim, bir matematik denklemi değildir. Kaç derslik yapıldığı, kaç öğretmenin görevlendirildiği kadar, öğrencinin o sınıfa neden girdiği ve oradan nasıl çıktığı önemlidir. Kaliteli öğretmen, iyi bir müfredat, çağın gerekliliklerine uygun materyaller olmadan sadece okul sayısını artırmak, çorak bir tarlaya tohum ekmek gibidir.
İşin özüne geldiğimizde, bu projelerin en can alıcı noktası şu: Eğitim mekanik bir süreç değildir, insana dokunan bir süreçtir. Kahramanmaraş’ta yeni bir dönem başlıyor, ama bu dönem sadece fiziki şartları iyileştirmekle sınırlı kalmamalı. Bir çocuğun hayata nasıl hazırlandığı, ona hangi değerlerin verildiği, nasıl bir karakter inşa ettiği, şehrin geleceğini belirleyecek en büyük unsurdur.
Eğitimde başarıyı belirleyen, sadece derslik sayısı değil; o dersliklerde nasıl bir ruh hâkim olduğudur. Kahramanmaraş, tarihin her döneminde zor zamanları aşmasını bildi. Ancak bu defa sınav çok daha büyük: Depremle yıkılan bir şehri, eğitimle ayağa kaldırmak. Başarırsak, bu şehrin en büyük mirası, yetiştirdiği bilinçli, donanımlı ve sağlam karakterli gençler olacak.
Çünkü unutmayalım: Bir şehri yükselten ne yollar ne de binalardır; o yolları yürüyen ve o binalarda hayaller kuran insanlardır.
Bir gün köyün birinde bir dede, torununu alıp tarlaya gitmiş. Torun, dedesine sormuş:
“Dede, biz bu buğdayları neden ekiyoruz?”
Dede gülümseyerek cevap vermiş:
“Oğlum, ekmezsek nasıl biçeceğiz?”
Torun biraz düşünüp bir soru daha sormuş:
“Peki, dede, ektiğimiz her şey büyür mü?”
Dede derin bir nefes almış ve torunun başını okşayarak demiş ki:
“Toprak iyiyse, suyu doğru verirsen, rüzgârdan korursan büyür evlat… Ama eğer toprağı unutursan, suyu ihmal edersen, üstüne bir de fırtına vurursa, ne ekersen ek boşuna olur!”
Eğitim de aynen böyle değil mi? Okul sayısını artırmak yetmez. Öğrenciye su vermek lazım, fırtınalardan korumak lazım, iyi bir toprağa ekmek lazım. Yoksa sadece bina dikmiş oluruz, nesil yetiştirmiş olmayız.