Türkiye’nin yakın siyasi tarihine damga vuran anlardan biri, 29 Ocak 2009’da Davos’ta yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanımızın, kendisini susturmak isteyen moderatöre “One minute” diyerek müdahale etmesi ve Gazze saldırılarını savunan dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e verdiği sert yanıt, yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada yankı uyandırmıştı.
O gün, Cumhurbaşkanımız şu cümleleri kurmuştu:
“Sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum.”
Bu sözler, sadece bir tepki değil, küresel düzende zalimlere karşı gösterilen cesur bir duruştu. İçimizde bazıları “Bundan sonra Yahudiler bizi rahat bırakmaz” diyerek korkuya kapılmış, bazılarıysa zulme karşı söylenen bu tarihi sözler nedeniyle büyük bir sevinç duymuştu.
O gün, uluslararası düzende kurulu bir sisteme itiraz eden Türkiye, bugün de içerideki benzer güç odaklarına karşı aynı mücadeleyi veriyor.
Davos’taki olayın üzerinden 16 yıl geçti. O günkü tartışmaların öznesi Gazze idi; bugün de değişen bir şey yok. Fakat bu kez gündem TÜSİAD. İlk defa, TÜSİAD hakkında bir soruşturma başlatıldı ve yetkilileri adliye koridorlarında ifade verdi.
Bazıları, “TÜSİAD büyük bir güçtür, dokunulmasa daha iyi olurdu” diyor. Ama TÜSİAD’ın geçmişini bilenler, bu yapılanmanın asla masum olmadığını da bilir.
Bu yapı, Türkiye’nin sanayici örgütü gibi gösterilmeye çalışılsa da, aslında ithalat lobisinin merkezi olmuştur. Üretim yerine ithalatı destekleyen, dış güçlerin sözcülüğünü yapan, kriz zamanlarında hükümetleri zor durumda bırakmaya çalışan ve en önemlisi halkın iradesine karşı defalarca pozisyon alan bir yapıdır.
Unutmayalım ki; TÜSİAD, başörtüsü yasağının savunucularından biri oldu. Geçmişte, darbelere ve muhtıralara destek verdi. Yeri geldiğinde hükümetlerin istifasını isteyen bildiriler yayımladı.
Şimdi soralım: Böyle bir geçmişi olan yapıdan gelen açıklamalar, samimi bir ifade özgürlüğü mü, yoksa Türkiye’yi yönlendirmeye yönelik eski bir alışkanlık mı?
Eskiden, genelkurmay başkanları, Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yargıtay ve Danıştay başkanları konuşurdu. O dönemlerde anında borsa düşer, ekonomi çalkalanırdı. Hükümetler zor durumda kalır, halk korkutulurdu.
Bugün ise Türkiye, bu korku iklimini aştı. Asker, askerliğini, yargıçlar yargıçlığını, akademisyenler bilim insanlığını yapıyor. TÜSİAD da artık bir korku aracı olamaz!
Bazıları hâlâ korkuyor, “Borsa düşmeye başladı, acaba yanlış mı yapıldı?” diyor. Ama unutmayalım, devletimiz TÜSİAD’dan, borsadan, lobilere sırtını yaslayan sanayicilerden çok daha büyük bir yapıdır.
Bugün önemli olan hepimizin devletimizin yanında dimdik durmasıdır. Davos’ta gösterilen duruş, bugün içeride de gösterilmelidir. Çünkü bu ülke ne dışarıdan ne de içeriden korkutulamaz!