Musibetler karşısında tavrımız nasıl?
“Onlara musibetimiz geldiğinde yalvarıp yakarmaları gerekmiyor muydu? Fakat onların kalpleri katılaşmıştı. Şeytan da onların işledikleri günahları kendilerine güzel göstermişti.”
En'âm sûresi, 43.
Musibetleri nasıl karşılıyoruz? Başımıza gelen bir hastalığa karşı tavrımız nasıl oluyor? Hastalıktan ders ve ibret alıyor muyuz? Toplumsal felaketlerde nasıl davranıyoruz? Yalvarıp yakarıyor muyuz? Hatalarımızı gözden geçiriyor muyuz?
Evet, kendimizi hesaba çekelim. Bir sıkıntıyla ve afetle karşılaştığımızda tövbe edip, af ve istiğfarda bulunuyor muyuz? Yoksa her musibeti bilimsel bir olaya ya da tabiat olaylarına bağlayıp suçu doğada ve tabiatta mı arıyoruz?
Maalesef kalplerimiz katılaştı, dilimizden tövbe ve istiğfar çekildi. Katılaşan kalplerimize hiçbir musibet ders vermez oldu. Bu nedenle şeytan kalplerimizi ele geçirdi ve kötü işleri bize güzel gösterdi. Vicdanımız rahat bir şekilde günah işler, zulmeder, haksızlık eder olduk! Maalesef yaptıklarımızdan utanmaz olduk. Güzeli çirkin, çirkini güzel gördük. Günahı sevap, sevabı günah gördük. Çünkü şeytan kalbimizin ayarlarıyla oynadı. Başımıza gelen musibetlerden ders almadık, kendimizi sorgulamadık, günah ve hatalarımıza bakmadık.
Bir insanın belki de başına gelen en büyük musibet, yaptığı kötülükleri güzel görmesidir, yanlışlarını doğru görmesidir. Öyle ki ne yaparsa yapsın onu güzel görmektedir. Bir insana haksızlık etmeyi güzel görmekte, başkasının hakkını yemeyi hakkı görmekte ve çirkin işleri güzel görmektedir. Böyle bir insan vicdan azabı çeker mi? Çekmez tabi! Çünkü vicdan kararmış, kalp katılaşmış, merhamet gitmiş, şeytan kalbe hâkim olmuş…
Bundan kurtulmanın yolu ise kalbin hâkimiyetini Allah’a vermek; kalbi zikirle, tövbeyle, tefekkürle ve merhametle doldurmaktır. Bu sayede kalpteki katılık gider, dillere zikir gelir ve bir hata işlediğimizde vicdanımız bizi rahatsız etmeye başlar.
Rabbim bizleri musibetlerden ders çıkaran, vicdanının sesine kulak veren ve hakkı hak bilip hakka uyan, batılı batıl bilip ondan uzak duran kullarından eylesin!
**
Bir Sayfa Bir Ayet Bir Hikmet 2
Ayet arkadaşın var mı?
Bazen bir ayet sizinle arkadaş olmak ister. O ayeti o aralar çokça duyarsınız. Bir kitap açıp bakarsınız, bir ayet gözünüze ilişir. Kitabı kapatırsınız, bir video açarsınız, aynı ayeti dinlersiniz. Bu sizde çok etki etmez ama sosyal medyada dolaşırken aynı ayet bir daha karşınıza çıkar. Vaaza gidersiniz, o ayet vaizin dilinden dökülür. Namaza gidersiniz, İmam sesli namazda aynı ayeti okur...
O ayet sizinle buluşmak istiyor, sizinle arkadaş olmak istiyor. O ayete çok ihtiyacın var ve Allah onu senin karşına çıkarıyor. Ya seni uyarıyor ya sana bir bilgi veriyor ya seni müjdeliyor...
Rabbim ayetlerden dostlarımızı çoğaltsın!
Murat PADAK
İlahiyatçı-Öğretim Görevlisi